28 Şubat 2011 Pazartesi

mutsuzluk

Benim buldunduğum yerde olmam şans. Belki de hayatımdaki en büyük şanslardan biri. Ama buraya geldim geleli şans yok hayatımda hep bi şanssızlık. Hadi bakalım 88 gün boyunca 4 duvar arasında tek başımayım. Ben bugüne kadar bi gece bile tek başıma evde kalmadım, kalamadım. Tek uyumadım, uyuyamadım. Ama artık mecburum istemesem de yapmak zorundayım. Basit bişeymiş gibi görünse de benim için çok zor olacak. Ama alışacam, başka napabilirm ki?

İlk geldiğimde sadece 1 hafta geçmesine rağmen okulu bırakmak istediğimi söyledim ama daha yeniyim diye biraz zaman tanımam gerektiğini söyledi herkes, tamam dedim. Ama sanırım burası da benim kalmamı istemiyor da gitmem için elinden geleni yapıyor. Herşeye rağmen en azından 88 gün daha dayanmalıyım. Mutlu muyum? Tabi ki değilim. Hem de hiç olmadığım kadar. Hiç ağlamadığım kadar ağlayarak mutsuzluğun dibine vuracağıma da eminim.

Başka napabilirim ki?

oburiks.

27 Şubat 2011 Pazar

Kinyas ve Kayra



"Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür!"

----------

"Bir kıza aşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. Bir sabah, treni kaçırdım. Aşık olmaktan vazgeçtim."

----------

" 'İnsanlar...' dedim fısıldayarak. 'Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazırları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı...' "

----------



"Ölümü oyun yaptığımda nefes alırken çektiğim hava boğazımı tahriş etmiyordu. Oynayabildiğim bir tek o kalmıştı. Aslında yalan söylüyorum. Bütün dünya vardı karşımda oynayabileceğim. Ama ben ölümü seçiyordum. Çünkü hakkında tek bir fikir bile yürütemediğim ama adını bildiğim aklımdaki tek şeydi. Ve insan yeni oyun arkadaşları arıyor. Tanımadıklarıyla oynamak. Daha heyecanlı. Onu da tanıyayım, bırakırım peşini. Fazla sürmez, ondan da nefret ederim."

----------

"Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. Kendimi bilmeyi bıraktım. Ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum."

----------

"Emin olmamak hiçbir şeyden, tereddüt etmek aynadaki görüntüden, doğal bir uyuşturucu gibi. Muz kabuğu ya da kurbağa sırtı yalamaya benziyor. O kadar tereddüt ediyor ve şüphe ediyorsun ki fazla düşünmekten uyuşuyorsun. Bütün ihtimalleri hayal ediyorsun. Bütün sonuçlarıyla. Birileri buna halüsinasyon diyor. Oysa hayatın kendisi "halüsinojen". Oksijenin kendisi uyuşturucu. Öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor..."

----------

"Yalnızlık moda olsun, renklerini ben seçeyim!"

----------

"-Daha çok erken! İçme!
-Şu an saat bir yerlerde gece yarısını geçti bile!"

----------

"...zihnin cehennemindir. Sonsuza kadar yaşayacak. Senin gibi. Öldüğünde ise, sen orada olmayacaksın ne yazık ki!"

----------

"Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını:
"Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."

----------

"Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. "Kendini karşındakinin yerine koy." Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım ve hayatımın bir parçası boşlukta uçuşan, hayata uzaktan bakan, sadece seyreden bir çift göze dönüştü."

----------

"Dişlerimiz olduğu için ısırıyoruz.
Bu yüzden bu kadar vahşiyiz...
Gözlerimiz olduğu için hayran kalıyoruz.
Bu yüzden bu kadar aşığız..."

----------

"Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu."


P.s: Lütfen bana bu kitap gibi bir kitap önerin. Hiçbir şey okumak gelmiyor çünkü içimden bundan sonra. Eğer benzeri bir şeyler olursa belki okurum.

Asteriks

26 Şubat 2011 Cumartesi

Bir çocuk değişir, Türkiye değişir.


Teyzesinin ördüğü kırmızı şapkalı kızla beraber TEGV'de gönüllü olduk biz. İyi ki de olmuşuz.

Gülen gözlerle bakan, bakabilen çocuklar görmek.
Onların gülebilmelerine katkı sağlamak.
Her hafta abla öpsem bi çok özledim seni demelerini duymak.
Bi şeyler öğrendiklerini, öğretebildiğini fark etmek.
Belki çok yorulmak ama sonunda işe yaradığını anlamak.

Bunlar gönüllülük kısmı. Bi de işin eğlence boyutu var. Mesela gönüllü olabilmek için eğitimler aldık. Bu eğitimler sayesinde yeni insanlar tanıdık ilk tanıyışımız olmasına rağmen 40 yıllık dost gibi kahkahalar attık. Ya da örneğin bugün Eskişehir'de Bölgesel Toplantı vardı. Yeniyiz ama hadi gidelim dedik. Kimseyi tanımasak da o sıcak ortamda olmak bile yetti. Ortak amaçta olan insanlarla bi araya gelmek keyifliydi. Bando eşliğinde şarkı söylemek, konserde sesimiz kısılana kadar bağırmak, ellerimiz kızarana kadar alkışlamak, gözümüzden yaş gelene kadar gülmek.

Kariyerimize de faydası var TEGV'in. Çünkü TEGV'de etkinliklerin sponsorları var. Nokia, YapıKredi, Tofaş vs. CVnizde TEGV Gönüllüsü olduğunuz görülünce şansınız artabiliyor. Yurt dışına çıkmak isterseniz TEGV size yardımcı olabiliyor. Gibi gibi birçok şey var.

Bunlar her alanda gerçekten güzel şeyler bence.

Bunları anlatmak istedim çünkü belki 1 gönüllü daha kazanır TEGV siz bunları okuduktan sonra. Çocuklar bilgiden çok sevgiye açlar. Onları doyurmak hiç zor değil. Çünkü sıcak bi gülümse yetiyor bunun için. Vaktiniz varsa lütfen düşünün derim ben. En azından bi deneyin. 

 oburiks

25 Şubat 2011 Cuma

Ze-hir-li Saar-ma-şık !



Çok eğleneceli bi şarkı bence. Hem eğlenceli hem mutluluk verici. Dinledikçe mutlu oluyorum.

Zehirli sarmaaşııık
Bu kaçık sana aşııık
Aklım çok karmaşıık
Heey!

14896461 kez dinledim ama bıkmadan 14896462. kez de dinliycem eminim. Ha pardon ya. Ben niye paylaşıyorum ki bunu? İnsanlar mutluluklarını kendi kendine yaşamalıydı değil mi? Günümüzde paylaşım pek kalmadı ya hani. İçimizde yaşamalıyız ya bazı şeyleri. Çünkü destekten çok kösteğe rastlıyorum ben sanki. Ama takmıyorum bana ne. Mutluysam mutluyum kusura bakmasın kimse.

Köstekli değil destekli günler dilerim. İyi akşamlaaar.


Not: Yazarken 2 kez daha dinledim. :D

oburiks.

21 Şubat 2011 Pazartesi

nefes bile almadan...
 

20 Şubat 2011 Pazar

1 aylık bi rüyadan uyandım bugün ben. Ara ara kötü rüya olmuştu ama bugün 97 günlük bi kabus başladı. Hayırlı uğurlu olsun. Çabucak bitsin gitsin.

oburiks*

12 Şubat 2011 Cumartesi

Ben buraya bir şeyler yazıp yazıp siliyorum.
Çünkü benden önce yüzlerce kez yazıldı yazacaklarım. Şimdi onları yazsam, çocuğunun çiğnediği sakızı alıp ağzına atan anneler gibi hissedeceğim kendimi.

Asteriks

8 Şubat 2011 Salı

Bu aralar çok şey istiyorum ben.
Meselaaa;

-Hava çok güzelmiş Asteriks söyledi. Bu havada bisiklet sürmek, balık tutmak, uçurtma uçurmak, sahilde sevgilimle amaçsızca dolaşmak, onunla pamuk şeker yermiş gibi yapıp yüzümüze gözümüze bulaştırmak (tabi bunlar için öncelikli ihtiyaç bi adet sevgili) istiyorum.

-Varımın yoğumun her şeyimin bi yerlerinde penguen olsun istiyorum. Yani önüm arkam sağım solum penguen olsun.

-Birden alakasız bi günde biri hediye alsın ve o hediye Neşeli Ayaklar filmi olsun istiyorum.

-Ankaraya dönmeyip hep bu şehirde kalmak istiyorum.

-Hatta okulu bırakmak istiyorum. Okumak saçma bi eylem bence.

-İnsanlar beni yanlış anlamasın istiyorum.

-Armut istiyorum hem de çok istiyorum.

-Ve ve vee ağaç kavununun içi renginde bi elbisem olsun istiyorum.

 (Ağaç Kavunu)

oburiks

7 Şubat 2011 Pazartesi

Bir şeyler yazayım diyorum. Her seferinde beynimin bomboş olduğunu ve bugünlerde düşünmediğimi fark ediyorum. Evet, gerçekten de düşünmüyorum.

Aslında var aklımda bir şeyler. Geçenlerde ilkokuldaki en yakın arkadaşımı buldum. 5 yıldır hiç görüşmüyordum, haber almıyordum. Onu bulduğumdan beri o günlerde yaşıyorum sanki.

Bir gün 4. sınıfta oluyorum. Her sabah okula gitmeden önce sektirmeden saat 10.00'da arıyoruz birbirimizi. Saçımızı nasıl yapacağımızı konuşmak için. Genelde iki kulak yapıyoruz. Saçım sürekli bu şekilde toplanmaktan kalıp haline geliyor.

Bir gün 5. sınıfta oluyorum. Ablası heyecanla sınıfa giriyor. O zamanlarda da annesi hamile. Ben annesinin doğum yaptığını düşünüyorum. Haluk Levent okula gelmiş meğersem. Dumura uğruyorum.

Bir gün 8. sınıftayım. Son günümüz artık. Taşınıyoruz biz, ama ben hala durumun farkında değilim adamakıllı. Gözleri doluyor onun. Son görüşüm de o gün oluyor zaten.

Başka bir arkadaşımla ikisinin babaannesi aynı mahallede otururdu. Bu yüzden aralarında bir bağ vardı sanki. Çünkü ne zaman biri oraya gitse diğerini de çağırırdı. Ben de içten içe kıskanırdım hep. Benim neden orda oturan bir babaannem ya da anneannem yok diye üzülürdüm.

Şimdi onu eklediğimden beri hiç konuşmadık. Yazamıyorum bir türlü. Gitmiyor elim tuşlara. Biliyorum ki konuşursak muhabbetimizin ilerlemeyeceğinden eminim. Beraber büyüdüğümüz yılların bir büyüsü var ve ben onu kaybetmek istemiyorum.

"Eskiyi özlüyor musun?" diye sormuştu birisi geçenlerde. "Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde.



Çok yalancı oldum bugünlerde.

Asteriks

3 Şubat 2011 Perşembe

İlk defa çok korktum ben.
Dizlerim titredi, ellerim tutmadı.
Hayat film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Pişmanlık kapladı içimi.
3 dakika içinde hiç etmediğim duaları ettim.
5 adım öteden bi türlü gelemeyen ambulansa hiç etmediğim küfürleri ettim.
Ölümün yakınından geçmenin korkusunu ve üzüntüsünü taşıdım günlerce.
Gitmedi o sahne gözümün önünden.
Uyuyamadım gecelerce.
Çok korktum ben.
Hiç korkmadığım kadar çok.

oburiks.

1 Şubat 2011 Salı


*"5 haftalık tatilde ne yapılır?" diye düşündüm. Bir şey bulamadım. Bunun üzerine "5 hafta tatil mi olur?" diyerek okula sövmeye başladım.

*Tatilin 3. haftasına girerken bütün gün koltukta uzanıyorum. Artık dümdüz bir götüm var. (Terbiyesiz.)

*Düşen birine gülmeme ihtimalim yok.

*20'li yaşlar bana hep çok büyükmüş gibi geliyor. Hatta 20'nin kendisi bile. Düşünsene tam tamına 20 sene yaşamış olacaksın.

*Küçükken birinin yanında nefesini duyacak şekilde oturuyorsam nefes alış verişimi ona göre ayarlardım. Bu yüzden düzensiz nefes alış verişlerim var bu sıralar demek ki.

*Birinin gözünün içine öldürsen uzun süre bakamam.

*Annem dün sokakta öpüşen gençleri ayıplıyordu. "Ah anne, yurdun önünde neredeyse çocuk yapıp yurdun nüfusunu artıracaklar." diyemedim. Bu cümleyi duysa okuldan alıp beni evde bir fanusun içine koyardı çünkü. Geleceğimi kendi ellerimle mahvedemezdim.

*Mp3'ümde hiç dinlemediğim şarkılar var. Silmiyorum da. Ne diye orada durdukları hakkında hiçbir fikrim yok.

*Eskiden dinlediğim şarkıları dinlerken, yıllar sonra sandıktan çeyizini çıkaran neneler gibi hissediyorum kendimi.

*Murat Menteş'in o güzel kafasından ben de istiyorum.

*Ben yazarken bunu dinledim. Sizin neyiniz eksik?


Asteriks