25 Temmuz 2011 Pazartesi

...

bazı insanlar hırsız ruhlu. tamam hırsız demeyelim de alıcı. özgün değil. sadece somut değil alıcılıkları da. senin için önemli ve özel olan her şeye kolları uzanabiliyor. bir çift notaya da bir kaç bedene ve ruha da.

oburiks.

21 Temmuz 2011 Perşembe


asteriks'in seveni vardır aranızda. ben de severdim bu sabaha kadar. arkadaş çok sıkılmış olmalı ki benle kafa bulup eğlenmeyi seçti. -bu yazıyı güneşten yanmış kırmızı burnum ve yanaklarımla dışardan gelen lağım kokuları arasında zor şartlar altında yazıyorum.- dün işim var dedi asteriks. neymiş dedim özel dedi, uyuz olduğunu 726282. kez belirterek tamam dedim. neyse sonra söyledi işini ben de iyi bi insan olduğum için onun adına sevindim yardımcı olmaya çalıştım. gece şarjım bitti konusamadık falan filan derken sabah devam ederken "kızma ama yedim seni bebeğim, öptüm." dedi. sonra bi de yaptığı normalmiş gibi ben işim vardı mesajına cevap veremedim diye atarlandı. yani demem o ki bu asteriks var ya bu asteriks. neyse siz sevin yine de onu. ben de severim belki yine yeniden.

*en kısa zamanda size yeni ehliyet almış birinin arabasında dökülen ecel terlerimizi anlatmak isterim. :)

oburiks.
"Bir gün, tren istasyonunun yanındaki bir lokantaya girdim; kendimi hamallı yük arabalı yabancı bir çevrede bulmuştum birdenbire ve civarda başka meyhane yoktu. Lokantanın bahçesinde, trenlere yakın bir yere oturdum. Erken bir saat olmasına rağmen masalar kalabalıktı. Bir şişe rakı söyledim. (Kimseye bakalım halim yoktu.) Sabahtan beri bir şey yememiştim: Biraz meze getirttim. İlk kadehleri hızla içtim, başım döndü. Sonra, çevreme baktım: Konuşuluyordu, hiçbir şey yenmiyordu. Tren yoluna bakılıyordu. İçmeye devam ettim. Çevremdeki gürültü artıyordu; heyecanlanılıyordu. Masalardaki çaylar bile içilmiyordu. Bütün gözler demiryoluna çevrilmişti. İçki, yavaş yavaş gerginliğimi yumuşattığı için, çevremdeki insanları görmeğe, sesleri duymağa başladım. Dış ülkelerden gelecek bir tren bekleniyordu. Herkes birbirine gülümsüyordu, bir yakınlık havası sarıyordu ortalığı. Ben de gülümsedim (biraz da içkiden). Sonra, onlarla birlikte heyecanlamağa başladım. Bilhassa tren yoluna bakınca insanın heyecanı artıyordu. Sanki benim de bir yakınım, bir dostum gelecekti. Sanki trenden, mesela Nazlı çıkacaktı birden ve boynuma sarılıverecekti. Ben de bütün olanları bir anda unutarak onu affedecektim. Hemen bir arabaya binecektik; her şey hemen düzelecekti. Herkes sabırsızlanıyordu, herhalde tren biraz gecikmişti. Ben, trenin geliş saatini bilmediğim için, biraz rahattım. Dakikalar ilerledikçe benim de gözüm demiryoluna takıldı kaldı. Tren geldiği zaman, herkes kadar heyecanlı, herkes kadar sabırsızdım. Herkesle birlikte gülümsüyordum. İnsanlar, yakınımdaki masalarda oturanlar, masaya kurulup rakı içerek yolcusunu bekleyen adama biraz hayret, biraz da imrenmeyle bakıyorlardı. Ben, olgun bir adam rolündeydim. Onlar adına endişeliydim: Ya bekledikleri kimse, trenden çıkmazsa diye korkuyordum. Bütün bekleyenleri birer birer gözlerimle takip etmeğe başladım. Önce trenin pencerelerindeki yolculara bakıyordum; trendeki yolcu, birine el sallamaya başlayınca, onun elini takip ederek talihli karşılayıcıyı buluyor ve rahatlıyordum. Sonra, başka ellere bakıyordum. Onlarla birlikte gülüyordum; galiba ben de bir iki kere elimi salladım. (Sarhoşluktan olacak.) Nazlı gelmedi tabii. Biraz mahzun oldum. Benimle birlikte, beklediği gelmeyen birkaç karşılayıcı daha kalmıştı lokantada. Çevremde hüznümü paylaşacak bir iki kişinin daha bulunması, benim de hakiki bir karşılayıcı olarak, sadece beklediği gelmeyen bir karşılayıcı gibi, istasyondan ayrılmamı sağladı.  Biraz da gümrük kapısında bekledik onlarla birlikte: Belki de yolcumuzu, o kalabalıkta görmemiştik. Sonunda boynumuzu büküp ayrıldık oradan: Nazlı gelmemişti."

Tehlikeli Oyunlar

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Sorunlarım var

  • Benim gibi olan insanları,
  • -yor ekini,
  • Banyoda aklıma gelenleri çıkınca hatırlamamayı,
  • Attığım mesajlara cevap verilmemesini,
  • Her şeye itiraz edenleri,
  • Her gördüğüne yavşayanları,
  • Sürekli evde olmamın asosyallik olarak görülmesini,
  • Beklentisi yüksek olanları,
  • Ojenin kurumasını beklemeyi,
  • Makyaj yapmayı,
  • Yaz mevsimini,
  • Beklemeyi ama daha çok bekletmeyi,
  • Lafı uzatmayı,
  • Bazılarıyla internette yazışmayı,
  • İç dünyama girilmesini,
  • Sürekli melankolik takılanları,
sevmem.


Asteriks

10 Temmuz 2011 Pazar

şarkı.

şarkıların insan hayatında yeri ve önemi büyüktür. çoğu zaman biz susarız şarkılar konuşur. gülerken de ağlarken de yanımızda şarkılar. iyi ki varlar. şarkıların hayatımızdaki yerini bi kaç örnekle inceleyebiliriz. buyrunuz;


bi ara mutluluğu tavan yapan herkes “ben mesela uçarım mesela” modundaydı.
bense ancak “ben mesela uçmak isterim mesela” diyebildim.
ya da sevgilisine olan duygularını anlatmak isteyenler  “sen benim en kıymetlimsin en derin en içimdesin” sözleriyle yaşadılar bi süre.
şimdi de yine Kenancığımız sağ olsun aşık olan “şans meleğim nerelerdeydin tam zamanında geldin” diyor başka bi şey demiyor.
işte ben de Nilüfer abla sağ olsun “çok özlemek ve sevmediğini bilmek” falan diyebiliyorum. ha bi de Athena sağ olsun; “benim güzel hatalarım var.” güzelse hata olmaz hataysa güzel olmaz demeyin. hata ama güzel yine olsa yine yaparım aynı hatayı.


oburiks-

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Merhaba ben uzun bir yazıyım

  Asosyalliğin dibine vurmuşken iki gün dışarda olmak üstümden dozer geçmiş gibi etki yarattı. Her şey perşembe günü ilkokul arkadaşımın buraya geleceğini bildiren mesajıyla başladı. İki yıldır görüşmüyorduk. Buna rağmen gelip bizde değil de başka bir arkadaşının evinde kalmayı seçmişti. Ben de yanlarına gidip eve geri dönecektim çünkü o kadar sosyalim ki ertesi gün de liseden sınıf arkadaşlarımla kahvaltıya gidecektim. Tabi ben ve bazı kararlarımın aniden değişmesi huyum birlik olunca geriye yapılacak tek bir şey kalmıştı: eve uğrayıp yanıma birkaç eşya almak.

  Beş kişiydik ve akşam dışarı çıkacaktık. Eve de arkadaşlarımdan birinin sınıf arkadaşı bırakacaktı. Olaylar bu şekilde gerçekleşemedi çünkü arabayı alamamış. O gün evde olacağımızdan çıkıp bir şeyler alalım dedik. Ev öyle ıssız bir yerde ki yolda ışık yok. Yürürken peşimizden birileri gelmeye başladı, büfeye kadar gelip kaldırıma oturdular. Büfenin sahibi durumu anlayınca "Ben söylerim gider şimdi ya da gelin ben sizi bırakayım." falan dedi. İstemedik. Sonra kaldırımda oturanlar gidince biz de yavaş yavaş yürümeye başladık. Eve tek parça halinde girebildiğimiz için mutluyduk.

  Biralar açıldı. İçilmeye başlandı. İlkokul arkadaşım benimle yarış içine girdi ve benden önce bitirebilmek için hızlı hızlı içti. Sonuç: bir sarhoş ve dört normal. O dörtlüden birinin de kafası iyiydi ama bunu ancak sabah attığı mesajlara bakınca anladı. Bence insan içince telefonu bulamayacağı bir yere atmalı. Sarhoşlarla uğraşmak en büyük eğlencelerim arasında yer aldığından sabah 4'e kadar yapmadığımızı bırakmadık. En son yatağa yatmıştı ve bir ağlayıp bir gülüyordu. Ben o gece uyuyamadım çünkü sızma anını kaçırmıştım.

  Ertesi gün -yani dün- akşam dışarı çıkacaklarını söylediler. Beni de çağırıyorlardı. Yanlarına gittim önce eve gideceklerini söylediler. Sebebiyse üstlerini değiştirmek. Ne garip lan. Bir gün içinde kaç kere kıyafet değiştiriyorlar bilmiyorum. Ben şaşkınlıkla onların hazırlanmasını izledim. Elbiseler, etekler, topuklular havada uçuşurken ben kot pantolonumla kuğlluğumdan ödün vermiyordum. Gittik yine içtik falan filan. Bu sefer kimsenin sarhoş olmasına izin veremezdik çünkü evde değildik.

  Bu sabah da asosyal hayatıma dönüş yaparak eve attım kendimi. İki günden geriye kadınların neden bu kadar süs düşkünü olduğunu düşünmek kaldı.

(Bu yazıyı sırf Oburiks istediği için yazdım. Yoksa hiç içimden gelmiyor.)


Asteriks

1 Temmuz 2011 Cuma

şans şanssızlıktır bazen. şansla başlar her şey ama sen farklı düşündüğün için karşındakinden, şanssızlığa dönüşür zamanla. mesela bi insan tanırsın seversin başta sonra o insan ele geçirici olmaya başlar. sana ait ne varsa alır yavaş yavaş. bunlar bi kaç tane de olabilir. tek değildir. ama bunu sadece sen fark edersin. çünkü aslında normaldir olanlar da sorun sendedir belki de. şansla başlayan her şey şanssızlıktır artık sana göre. çünkü zor günler başlar artık. bi de gittikçe yıldırıcı olur çoğu şey. sanki evrenle iş birliği içindedir de çevren güzel ve mutlu edici şey görmeyli çok olmuştur.

oburiks