19 Aralık 2011 Pazartesi

Biz aslında hala buralardayız.

28 Eylül 2011 Çarşamba

ölüm.
aklın ermese de olanlara, insanların neden koşuşturduğunu neden ağladıklarını bilmesen de, yanında son nefesini vermişse biri, gece uykundan telefon sesine uyandıysan ne olduğunu bilmeden, 2 hafta önce gördüğün küçücüğün öldüğünü duyup bişey anlamadıysan da hepsi ölüm. hepsi ayrılık. hepsi pişmanlık. hepsi gözyaşı. hepsi acı. ve hepsi hatırlatıcı gerçekleri. işte bunun için kaybetmekten çok korkarım.

oburiks.

11 Eylül 2011 Pazar

Oburikslililerle

Merhaba Oburiks.

(Nabıyon bebeğim?)

Sanırım şu anda Ankara'ya yetişmek üzeresin ve bu yazıyı yazdığımdan haberin yok. Böyle bir şey de beklemezsin benden zaten, biliyorum.

Salı günü gireceğin sınav konusunda senden başka herkes geçeceğine inanıyor. Kendine güvenmen konusunda şu ana kadar yaptığımız hiçbir şey işe yaramadı, o yüzden biz de sadece güvenmekle yetinmek zorunda kaldık. Atladığın önemli bir nokta var ki o da şu; sen nerdeyse hiç çalışmadan girdiğin üniversite sınavında derece yaptın lan. Kıçı kırık hazırlık atlama sınavından mı korkacaksın?

Bu sene yapacak çok işimiz ve gezeceğimiz çok yer var. Hemen geç de şu sınavı bir yerlerden hazırlığa başlayalım. Daha Edebiyat Fakültesi'nin koridorlarında kaybolacağız, unutma. Bir de yurda geçersen...Biliyosun. ;))))

Bu kadar ciddiyet bana fazla geldi. Alışık değilim seninle ciddi konuşmaya. Ne zaman denesek bir yerden sonra boka sarıyor ve deli gibi gülüyoruz zaten.

Cuma günü seni aradığımda ikinci sınavının da güzel geçtiğini öğrenmek istiyorum. Hadi bakayım. Hadi.

Öptüm cınım.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

19

Artık 19 yaşındayım. 18'den biraz daha farklı. 20 bana göre büyüme yaşı olduğundan büyümeme bir adım kalmış demektir.

Bu yaşım için arkadaşımla bissürü plan yaptık. Şu an onlar elimde bulunmadığı için buraya yazamıyorum ama içinden en azından birkaç tanesini yapabilsek bile bizim için büyük bir şeydir çünkü "hiçbir şey yapmak istememe" hastalığım var. Kısacası üşengeçlikte sınır tanımıyorum. Uyumaya üşendiğimi söylemiş miydim? Neyse.

Doğum gününün en zor yanı, teşekkür etmek. Ağzım yamuldu, elim yalama oldu. Memnuniyetsiz değilim hayır.

Yaş-landım.


Asteriks

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Erkek Dedikodusu okuyorum, okudum neler oldu?


Uzun zamandır görüşememiştik Asteriksle. Bi kaç gündür de aramak isteyip arayamamıştım. Anlatacaklarım vardı anlatmamı bekliyordu. (Anlatılacak şeyler olmasını aklınızda tutun aşağıda bu bilgiye ihtiyacınız olacak.) Bugün aradım.

Asteriks(-)
Oburiks(+)

-efendim.
+napıyosun?
-dur bi saniye tellerimi çıkarıyım.
+(konusmak için odaya geçti uzandı heralde terliklerini çıkaracak.)
-ay olmadı dur.
+sen niye terliklerini çıkarıyosun?
-terlik değil tel. diş teli.
+haa. oldu o zaman.

ve kopuş.

...
-Erkek Dedikodusu bitti mi?
+evet bitti güzel kitap.
-ee hadi anlat.
+ya iki kız var işte bunlar düğüne gidiyolar.
-salak kitabı değil anlatacaklarını.
+haa. tamam o zaman.

ve kopuş.


Bugün güneş altında gezindim biraz, sanırım beynime güneş geçti ve ortaya böyle saçma bi konuşma çıktı. Olsun ama eğlendik biz. Gülmemiştik uzun zamandır.

Sebeb-i postumuza gelirsek sevgili okuyucular, “Erkek Dedikodusu okuyorum, okudum neler oldu?” hakkında bişeyler yazacam sizlere.
Öncelikle French Oje ve T.B.’nin ellerine ve yüreklerine sağlık. Çok güzel olmuş.
Başlayalım bakalım;

*İlk olarak bunu söylemeliyim ki kitap bitince bi süre sakın ola ki başka kitaba başlamayın çünkü aynı tadı arayıp bulamayıp üzülürsünüz. Hatta baştan mı başlasam acaba diye düşünebilirsiniz.
*Kitabı kahve eşliğinde okumaya başlayın yoksa yarıda bırakıp kahve yapmak için kalkmanız gerekebilir.
*Tabi başlamadan WC’ye de gidin çünkü kitabı bırakıp da gitmek çok zor gelebilir.
*Telefonunuzun sesini kapatın yoksa çalar açmak istemezsiniz çalar sinirlenirsiniz.
*Eğer her saniye arayabileceğiniz, yanınızda olduğunu bildiğiniz bi kankanız yoksa “ne kankalar varmış be” benim de olsa keşke diye hüzünlenebilirsiniz.
*Kendinize ait bi eviniz yoksa “ah tek başıma evde kalsaydım arkadaşlarım gelseydi ne güzel olurdu” diyebilirsiniz.
*“pizza yesek mi ki?” diye sorabilirsiniz etraftakilere.
*kitap o kadar içten ve gerçek ki her gördüğünüze bitirince sana veriyim de oku çok güzel diyebilirsiniz.
*ve ve ve aşık olmak sevgilili olmak isteyebilirsiniz.

Kısacası; ah keşke kahvem, kankam, evim, aşkım, işim olsa ve bu kitap hiiç bitmese! diyebilirsiniz.

Çok güzel kitap, devamı gelsin gülelim eğlenelim. Devamı gelmezse biraz zaman geçsin bi daha okurum ben de.
oburiks.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Hava 34.5 derece, hissedilen nem %55.  Bu postu okuyan olacak mı bilmem ama ben yazayım bakalım ne olacak.
Aynı durumda olduğumuz bi kaç arkadaş var. Hepimizi ilgilendiren de bi konu.
Bu arkadaşlardan biriyle de konuşmak isteğindeyim. Yazsa da iki laf etsek modu. Dedim ki  dur statume konu hakkında bi şey yazıyım belki ilgisini çeker soru falan sorar. (İşte insan tüm gün evde sıkkınca oturunca böyle garip fikirler dolaşıyor kafasında.)
Ama çok mantıklı düşünmüş olmalıyım ki hemen statum layklandı ve blip! sesi duyuldu. Konu hakkında bi soru karşımdaydı.“Oh be ne iyi düşünmüşüm yazdı işte konuştuk huhuuu!” dememi bekliyorsanız çok yanılıyorsunuz canlarım çünkü konunun ilgilendirdiği başka bi arkadaş yazmıştı. Kader işte. Öyle yani yıkkınım.

Oltayı atıp balık beklersin ama kancaya boş konserve takılır ya işte öyle bi şey.

oburiks.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

...

bazı insanlar hırsız ruhlu. tamam hırsız demeyelim de alıcı. özgün değil. sadece somut değil alıcılıkları da. senin için önemli ve özel olan her şeye kolları uzanabiliyor. bir çift notaya da bir kaç bedene ve ruha da.

oburiks.

21 Temmuz 2011 Perşembe


asteriks'in seveni vardır aranızda. ben de severdim bu sabaha kadar. arkadaş çok sıkılmış olmalı ki benle kafa bulup eğlenmeyi seçti. -bu yazıyı güneşten yanmış kırmızı burnum ve yanaklarımla dışardan gelen lağım kokuları arasında zor şartlar altında yazıyorum.- dün işim var dedi asteriks. neymiş dedim özel dedi, uyuz olduğunu 726282. kez belirterek tamam dedim. neyse sonra söyledi işini ben de iyi bi insan olduğum için onun adına sevindim yardımcı olmaya çalıştım. gece şarjım bitti konusamadık falan filan derken sabah devam ederken "kızma ama yedim seni bebeğim, öptüm." dedi. sonra bi de yaptığı normalmiş gibi ben işim vardı mesajına cevap veremedim diye atarlandı. yani demem o ki bu asteriks var ya bu asteriks. neyse siz sevin yine de onu. ben de severim belki yine yeniden.

*en kısa zamanda size yeni ehliyet almış birinin arabasında dökülen ecel terlerimizi anlatmak isterim. :)

oburiks.
"Bir gün, tren istasyonunun yanındaki bir lokantaya girdim; kendimi hamallı yük arabalı yabancı bir çevrede bulmuştum birdenbire ve civarda başka meyhane yoktu. Lokantanın bahçesinde, trenlere yakın bir yere oturdum. Erken bir saat olmasına rağmen masalar kalabalıktı. Bir şişe rakı söyledim. (Kimseye bakalım halim yoktu.) Sabahtan beri bir şey yememiştim: Biraz meze getirttim. İlk kadehleri hızla içtim, başım döndü. Sonra, çevreme baktım: Konuşuluyordu, hiçbir şey yenmiyordu. Tren yoluna bakılıyordu. İçmeye devam ettim. Çevremdeki gürültü artıyordu; heyecanlanılıyordu. Masalardaki çaylar bile içilmiyordu. Bütün gözler demiryoluna çevrilmişti. İçki, yavaş yavaş gerginliğimi yumuşattığı için, çevremdeki insanları görmeğe, sesleri duymağa başladım. Dış ülkelerden gelecek bir tren bekleniyordu. Herkes birbirine gülümsüyordu, bir yakınlık havası sarıyordu ortalığı. Ben de gülümsedim (biraz da içkiden). Sonra, onlarla birlikte heyecanlamağa başladım. Bilhassa tren yoluna bakınca insanın heyecanı artıyordu. Sanki benim de bir yakınım, bir dostum gelecekti. Sanki trenden, mesela Nazlı çıkacaktı birden ve boynuma sarılıverecekti. Ben de bütün olanları bir anda unutarak onu affedecektim. Hemen bir arabaya binecektik; her şey hemen düzelecekti. Herkes sabırsızlanıyordu, herhalde tren biraz gecikmişti. Ben, trenin geliş saatini bilmediğim için, biraz rahattım. Dakikalar ilerledikçe benim de gözüm demiryoluna takıldı kaldı. Tren geldiği zaman, herkes kadar heyecanlı, herkes kadar sabırsızdım. Herkesle birlikte gülümsüyordum. İnsanlar, yakınımdaki masalarda oturanlar, masaya kurulup rakı içerek yolcusunu bekleyen adama biraz hayret, biraz da imrenmeyle bakıyorlardı. Ben, olgun bir adam rolündeydim. Onlar adına endişeliydim: Ya bekledikleri kimse, trenden çıkmazsa diye korkuyordum. Bütün bekleyenleri birer birer gözlerimle takip etmeğe başladım. Önce trenin pencerelerindeki yolculara bakıyordum; trendeki yolcu, birine el sallamaya başlayınca, onun elini takip ederek talihli karşılayıcıyı buluyor ve rahatlıyordum. Sonra, başka ellere bakıyordum. Onlarla birlikte gülüyordum; galiba ben de bir iki kere elimi salladım. (Sarhoşluktan olacak.) Nazlı gelmedi tabii. Biraz mahzun oldum. Benimle birlikte, beklediği gelmeyen birkaç karşılayıcı daha kalmıştı lokantada. Çevremde hüznümü paylaşacak bir iki kişinin daha bulunması, benim de hakiki bir karşılayıcı olarak, sadece beklediği gelmeyen bir karşılayıcı gibi, istasyondan ayrılmamı sağladı.  Biraz da gümrük kapısında bekledik onlarla birlikte: Belki de yolcumuzu, o kalabalıkta görmemiştik. Sonunda boynumuzu büküp ayrıldık oradan: Nazlı gelmemişti."

Tehlikeli Oyunlar

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Sorunlarım var

  • Benim gibi olan insanları,
  • -yor ekini,
  • Banyoda aklıma gelenleri çıkınca hatırlamamayı,
  • Attığım mesajlara cevap verilmemesini,
  • Her şeye itiraz edenleri,
  • Her gördüğüne yavşayanları,
  • Sürekli evde olmamın asosyallik olarak görülmesini,
  • Beklentisi yüksek olanları,
  • Ojenin kurumasını beklemeyi,
  • Makyaj yapmayı,
  • Yaz mevsimini,
  • Beklemeyi ama daha çok bekletmeyi,
  • Lafı uzatmayı,
  • Bazılarıyla internette yazışmayı,
  • İç dünyama girilmesini,
  • Sürekli melankolik takılanları,
sevmem.


Asteriks

10 Temmuz 2011 Pazar

şarkı.

şarkıların insan hayatında yeri ve önemi büyüktür. çoğu zaman biz susarız şarkılar konuşur. gülerken de ağlarken de yanımızda şarkılar. iyi ki varlar. şarkıların hayatımızdaki yerini bi kaç örnekle inceleyebiliriz. buyrunuz;


bi ara mutluluğu tavan yapan herkes “ben mesela uçarım mesela” modundaydı.
bense ancak “ben mesela uçmak isterim mesela” diyebildim.
ya da sevgilisine olan duygularını anlatmak isteyenler  “sen benim en kıymetlimsin en derin en içimdesin” sözleriyle yaşadılar bi süre.
şimdi de yine Kenancığımız sağ olsun aşık olan “şans meleğim nerelerdeydin tam zamanında geldin” diyor başka bi şey demiyor.
işte ben de Nilüfer abla sağ olsun “çok özlemek ve sevmediğini bilmek” falan diyebiliyorum. ha bi de Athena sağ olsun; “benim güzel hatalarım var.” güzelse hata olmaz hataysa güzel olmaz demeyin. hata ama güzel yine olsa yine yaparım aynı hatayı.


oburiks-

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Merhaba ben uzun bir yazıyım

  Asosyalliğin dibine vurmuşken iki gün dışarda olmak üstümden dozer geçmiş gibi etki yarattı. Her şey perşembe günü ilkokul arkadaşımın buraya geleceğini bildiren mesajıyla başladı. İki yıldır görüşmüyorduk. Buna rağmen gelip bizde değil de başka bir arkadaşının evinde kalmayı seçmişti. Ben de yanlarına gidip eve geri dönecektim çünkü o kadar sosyalim ki ertesi gün de liseden sınıf arkadaşlarımla kahvaltıya gidecektim. Tabi ben ve bazı kararlarımın aniden değişmesi huyum birlik olunca geriye yapılacak tek bir şey kalmıştı: eve uğrayıp yanıma birkaç eşya almak.

  Beş kişiydik ve akşam dışarı çıkacaktık. Eve de arkadaşlarımdan birinin sınıf arkadaşı bırakacaktı. Olaylar bu şekilde gerçekleşemedi çünkü arabayı alamamış. O gün evde olacağımızdan çıkıp bir şeyler alalım dedik. Ev öyle ıssız bir yerde ki yolda ışık yok. Yürürken peşimizden birileri gelmeye başladı, büfeye kadar gelip kaldırıma oturdular. Büfenin sahibi durumu anlayınca "Ben söylerim gider şimdi ya da gelin ben sizi bırakayım." falan dedi. İstemedik. Sonra kaldırımda oturanlar gidince biz de yavaş yavaş yürümeye başladık. Eve tek parça halinde girebildiğimiz için mutluyduk.

  Biralar açıldı. İçilmeye başlandı. İlkokul arkadaşım benimle yarış içine girdi ve benden önce bitirebilmek için hızlı hızlı içti. Sonuç: bir sarhoş ve dört normal. O dörtlüden birinin de kafası iyiydi ama bunu ancak sabah attığı mesajlara bakınca anladı. Bence insan içince telefonu bulamayacağı bir yere atmalı. Sarhoşlarla uğraşmak en büyük eğlencelerim arasında yer aldığından sabah 4'e kadar yapmadığımızı bırakmadık. En son yatağa yatmıştı ve bir ağlayıp bir gülüyordu. Ben o gece uyuyamadım çünkü sızma anını kaçırmıştım.

  Ertesi gün -yani dün- akşam dışarı çıkacaklarını söylediler. Beni de çağırıyorlardı. Yanlarına gittim önce eve gideceklerini söylediler. Sebebiyse üstlerini değiştirmek. Ne garip lan. Bir gün içinde kaç kere kıyafet değiştiriyorlar bilmiyorum. Ben şaşkınlıkla onların hazırlanmasını izledim. Elbiseler, etekler, topuklular havada uçuşurken ben kot pantolonumla kuğlluğumdan ödün vermiyordum. Gittik yine içtik falan filan. Bu sefer kimsenin sarhoş olmasına izin veremezdik çünkü evde değildik.

  Bu sabah da asosyal hayatıma dönüş yaparak eve attım kendimi. İki günden geriye kadınların neden bu kadar süs düşkünü olduğunu düşünmek kaldı.

(Bu yazıyı sırf Oburiks istediği için yazdım. Yoksa hiç içimden gelmiyor.)


Asteriks

1 Temmuz 2011 Cuma

şans şanssızlıktır bazen. şansla başlar her şey ama sen farklı düşündüğün için karşındakinden, şanssızlığa dönüşür zamanla. mesela bi insan tanırsın seversin başta sonra o insan ele geçirici olmaya başlar. sana ait ne varsa alır yavaş yavaş. bunlar bi kaç tane de olabilir. tek değildir. ama bunu sadece sen fark edersin. çünkü aslında normaldir olanlar da sorun sendedir belki de. şansla başlayan her şey şanssızlıktır artık sana göre. çünkü zor günler başlar artık. bi de gittikçe yıldırıcı olur çoğu şey. sanki evrenle iş birliği içindedir de çevren güzel ve mutlu edici şey görmeyli çok olmuştur.

oburiks

27 Haziran 2011 Pazartesi

blablabla.

*hiç bi zaman dolabı açıp yiyecek bi şey ararken sabahtan kalan domates salatalığı yemedim çünkü onlar söğüş doğranmışsa kahvaltıda yenir.

*karpuz-peynir/üzüm-peynir ikililerini hiç sevmedim.
 
*hele ki bal-kaşar/reçel-kaşar gibi ailemin bi kısmının severek yediği ikilileri denemeyi bile hiç düşünmedim.

 
*waffle da sevmem mesela.


*hiç tatlı krizine de girmedim genelde krizlerim cips,çekirdek vs.için oldu.
 
*çoğu misafir sevmeyen gencin aksine misafir delisiyim ben. bi de her gün bize gelsinler yatıya kalsınlar her yer yatak olsun falan. kalabalık her zaman güzeldir ki bi de bi kaç ay yalnız yaşamak zorunda olan biri için kalabalığın anlamı çok büyük.

niye yazdım bunları ben de bilmem. maksat muhabbet olsun. okuyan sesimi duyan varsa selamlar ederimm. :)

'oburiks'

22 Haziran 2011 Çarşamba


Elimin ayarı hiç yok. Neye çarpsam kırıp geçiyorum.

Bu, bazen masanın tam da kenarına konmuş bir bardak, bazen yanlışlıkla yere düşürdüğüm bir kalem, bazense birinin kalbi oluyor.

Nesneler hissetmiyor. Onlarla bir sıkıntım yok. Ellerimi kesen kalpler.

Can yakıyor.
 
Asteriks

19 Haziran 2011 Pazar

anlam.

hi hello!
uzun zaman olmuş yahu. artık yazma zamanı gelmiş. baktım da sağda bi penguen resmi var ama artık penguenlerin bi anlamı yok bence ne de olsa yaz geldi :)

insanlara anlamlar yüklemeyi çok severim ben. hani bi şey gördüğünde birini hatırlamak mesela. bi süre penguenli bi şeyler görünce yüzümde gülücükler açıyodu. çünkü o başkaydı. aşk'ı iliklere kadar hissettiren platonik. tam bi penguendi. şapşalca bi şey işte.sonra anlamsızlaştı çünkü o kendi anlamını buldu başka bedende.
ben yine yeniden başka insanlara başka anlamlar yüklemeye başladım. bu sefer aşk değildi. kesinlikle değildi. sevgi ve hırstı belki de. kaplumbağa. yeni anlam kaplumbağa. ve hayatımın bi çok yerinde benimle olan "2". güzel sayı. anlamlı sayı. bugün telefona bakarken iki anlamımın bi arada bana göz kırptığını fark ettim. hazır telefondan screenshot yapmayı da öğrenmişken bu an ölümsüzleştirilmeliydi. çok sevimli bence. hayat. anlam. hayatın anlamı. kaplumbağa ve 2.

öyle işte. hayat salak bi anlam arayışı içinde akıp gidiyo. değişiklik adına hiç bi şey yok. bahtsızlık var sadece. istediğim hiç bi şey olmuyo ki hal böyle olunca artık istemez bi insan oldum. isteyince hiç bi şey olmuyo. sadece hüzün, keder vs.

o zaman bi diğer anlama merhaba diyelim ve bu şarkıyı dinleyelim.

mfö-superman

-oburiks-

8 Haziran 2011 Çarşamba

Bu yazıya bulunduğum şehrin paralel ve meridyenlerini vererek başlasaydım çok havalı olurdum ama bakmaya üşendim. Şunu demeye çalışıyorum, evdeyim. Şu an bir koltukta oturuyorum ve inanın bana bu benim için çok ilginç bir deneyim. Yurtta yatakta yaşamaktan söz ediyorum.

Ankara'dan ayrılmak sevgiliden ayrılmak gibiydi. Ankara tabelasının üstündeki kırmızı çizgiyi görene kadar her yere tek tek bakmaya çalıştım. İl sınırından çıktıktan sonraysa biraz yıldızlarla etkileşim içine girdim. Aylardır yıldız görmüyormuşum. O kadar çoklardı ki. Unutmuşum varlıklarını da sayısızlıklarını da.

Evde her yer valiz dolu. Tatile gidiyor ya da tatilden gelmiş gibiyiz. Halbuki öyle değil, evime tatile geldim ben. Temizlik hastası bir anneniz varsa birkaç gün çıplak dolaşacağınız anlamına gelir. Bütün kıyafetlerimi yıkayacağını büyük bir gururla söyleyerek evin içinde halkı selamlıyordu en son. Halk da ben işte.

Mutluluk bazen aylar önce bozulan mp3'ünü açtığında, kendini çalışmamasına hazırlamışken en sevdiğin şarkının çalmaya başlamasında gizli. Ve benim zıt duygular arasında böylesine depar atmam hiç iyi değil.

Asteriks

27 Mayıs 2011 Cuma

“Soyut” kavramı olmasaydı daha mı kolay yaşardık? Çünkü en zor silinen şeyler sıralamasında ilk 5’teki yerini asla kaybetmiyor. Düşünceler diyorum. Hayaller. En önemlisi duygular.

Yani ev temizliği gibi değil ki ruh temizliği. Ev temizleyeceğin zaman hangi odadan başlayacağın bellidir. Önce tozları alırsın, sonra yerleri süpürürsün ve silersin. Ama ruhu temizlemek çok daha farklı. Bir de ilk kez böyle bir işe girişiyorsan şaşırıp kalırsın. Yanlış yollar izlersin ve zamanını boşa harcarsın.

Halbuki duygulardan kurtulmak bu kadar karmaşık olmasaydı, şimdiye çoktan temizliği bitirmiş yorgunluk kahvemizi yudumluyor olurduk.




Asteriks

17 Mayıs 2011 Salı


Nasıl hitap edeceğimi bilemediğimden direkt dalsam. Sorun şu ki, hangi konuya dalacağım? Haftaya okulun biteceğinden ve sonrasında yaklaşık 4 ay aylak olacağımdan bahsedeyim. Bu durumdan memnun muyum bilmem ama hazırlık denen lanetten kurtuluyorum düşünsene.

Ankara'nın havasının ne kadar garip olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyorum. Dolu yağıyor, güneş açıyor. Yağmur yağıyor, güneş açıyor. Ve bu şartlarda şenlikler yapılıyor. Evet ilk şenliklerimin iki günü yağmurlu geçti ama bu deliler gibi eğlenmediğim anlamına gelmiyor. 1 hafta boyunca duyduğum her şarkıda oynamaya o kadar çok alıştım ki artık nerde hareketli bir şeyler duysam kendimi kaptırıp gidiyorum.

Dersler bittikten sonra 1 hafta boşum. Yapacak hiçbir şey yok, proficiency'e çalışmak dışında. Tabi ki bütün gün ders çalışmayacağım. Eskişehir'e gitme gibi planlarımız var ve benim Eskişehir'e gitme amacım kaleydeskop almak. Çok istiyorum. Öyle böyle değil.

Son olarak şunu söylemeliyim ki, kavun çekiyor canım. Yemekhanede olsa da yesek. Bu kadar da fakiriz. Yemekhanede çıkmadığı sürece yiyemeyeceğim şeyler var.

Asteriks

14 Mart 2011 Pazartesi

Ama nasıl güzel düştüm, nasıl. Kar yağdığından beri "Ben hiç düşmedim yea.", "Düşenlere çok gülerim.", "Bugün 93529 ayağım kaydı ama düşmedim." demelerimden belliydi zaten sonunda buzların üstüne vücudumun bir baskısının çıkacağı.

Gizli Buzlanma dedik durduk. Oburiks bu durumdan hoşnut değildi. Söyleniyordu sürekli Gizli Buzlanma dediğimiz için. (Gizli Buzlanma'dan çok güzel bir örgüt adı olur. İçeriğini henüz düşünmedim.)

O son buzlu yola girdiğimizde sesimi çıkarmamalıydım. Emin adımlarla ilerlerken akrobatik hareketler yapıp hatta durumu biraz abartıp yılların profesyonel buz patencisi gibi havada birkaç kez dönüp düştüm. Evet, düştüm. Ben düştüğümde ordan geçmekte olan iki genci hiçbir zaman affetmeyeceğim. Düşene bir darbe de onlar vurup gülüp geçtiler. Yani ben olsam gülmekten yürüyemezdim o anda. Nitekim oturduğum yerde kendime de güldüm.

Sonrası. Acılar, ağrılar. Hayatıma bir süreliğine bel ağrısıyla devam edeceğim gibi görünüyor. Ama beni en çok yarın dersim öğlen olmasına rağmen röntgen çektirmek için sabahın köründe kalkacak olmak üzüyor. Halbuki uyuyacaktım 12'ye kadar.


Asteriks

11 Mart 2011 Cuma

Bir sevgilim olsa.

Hayat garip.
Doğumlar, ölümler. 
Çıkarcılar, saflar. 
Çemkirenler, susanlar.
Bi de susmak istemeyip susanlar var tabi. 
Ne konuşacağını bilmediğinden değil. Uğraşmak istemediğinden susanlar.
Anlamsızlıklar da var. Anlayabildiğim kişi sayısı 5i geçtiği gün hediye alacam kendime.
Bi şeyi çok istersen olmazmış, olacaksa kendiliğinden olurmuş. Tabi olması için müdahale de olmaması lazımmış ki bi çuval incir berbat olmasın. 
İncir demişken incir çekirdeğini doldurmayacak şeyleri kendine dert edip kendini dünyanın en dertli insanıymış gibi gösterenleri kara gömüp dondurmak istiyorum.

İşte böylesi garip bi dünyaya yeni bi canlı geliyor. Davetsiz misafir o. Yine de canımız o. Teyzemsi bi şey olacam bakalım nasıl olacam. Heyecan ve merakla bekliyoruz fasulyemizi. Sağlıkla gelsin.

Bu şarkı da benden sizlere gelsin;

"Bir sevgilim olsaa giderim balayınaaa" :)




oburiks.

7 Mart 2011 Pazartesi

gri.


Bu kahrolası gri şehrin 
tüm yollarını 
rengarenk 
boyamak ister. 

oburiks

şarkılar beni söyler.




Sesimde söyleyemediğim sözler var
Gizleyemediğim gözyaşlarım
Silipte unutamadığım sabahlar
Kokladığım eşyaları


Bir çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bir çaresi bulunur elbet canım
Bi uyuyup uyanalım

İçimde saklayamadım anladılar
Hiç bitmeyen yanlızlığımı
Silipte unutamadığım geceler
Dönüşü yok hep kalp ağrısı
 

Ah bi yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi çaresi bulunur çıkmazların
Bi uyuyup uyanalım


*Şarkının giriş kısmı bi yerlerde çalıyor muydu yoksa bana mı öyle geliyor. Eğer size de öyle geliyorsa ve nerde duymuş olabileceğime dair bi fikriniz varsa benle paylaşınız lütfen. :)


oburiks

 

6 Mart 2011 Pazar

iyi-kötü



biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var
biriyle fena halde dertleşmeye
evimde ne sıcak bir tabak yemeğim var
ne de televizyonun sesinden başka ses 

ama içimde bi' yerlerde sabır taşı gizli sanki
doğduğum günden bugüne orda duruyor
sessiz bir kaya düşün deniz kıyısında yalnız
dalgalara göğüs gerip soğuktan üşüyor

... 

neden böyle olmusuz
nerelerde kaybolmusuz?
aklimdaki sorularin hepsini soracaktım

...

oburiks

:)



Hafta sonu çok eğlendim. Keşke her gün hafta sonu olsa, ablam gelse, bi kısmı da olsa ailemle mutlu olsam. 


Dertliyim dostlar dertliyim. Küçücük kuzenim sınıf arkadaşına evlenme teklif etmiş 13 hafta sonra düğünleri varmış ayrılmazlarsa. Evet evet doğru okudunuz biraz hızlı kendisi. Benim yaşım onunkinin bi kaç katı kadar ama ben hala böyle oturuyorum odamda. Neyse ya bekarlık sultanlıktır demişler. Sevgilin mi var derdin var da demiş birileri. Doğru sözler bunlar. :)

Odada tek yaşamaya da alıştım. Zaten başka bi şansım da yoktu. Böylesi daha rahatmış desem de aslında çok sıkıcı bi eylem saatlerce 4 duvar arasında oturmak. Saatlerce sesini duymamak, konuşamamak çok zor da başka yapacak şey yok.

Bi de biri yasak mı dedi? Saçma nedenlerden yasaklarla pek ilgilenmiyorum. Yazmaya devam. :)

Öyle işte daldan dala atladım. Bi de dişim çok ağrıyor, benle içecek birini bulsam rakı içecem ama yok. Yalnızlık kaderim benim. Yalnız geldim yalnız gidecem galiba. :)

oburiks-



28 Şubat 2011 Pazartesi

mutsuzluk

Benim buldunduğum yerde olmam şans. Belki de hayatımdaki en büyük şanslardan biri. Ama buraya geldim geleli şans yok hayatımda hep bi şanssızlık. Hadi bakalım 88 gün boyunca 4 duvar arasında tek başımayım. Ben bugüne kadar bi gece bile tek başıma evde kalmadım, kalamadım. Tek uyumadım, uyuyamadım. Ama artık mecburum istemesem de yapmak zorundayım. Basit bişeymiş gibi görünse de benim için çok zor olacak. Ama alışacam, başka napabilirm ki?

İlk geldiğimde sadece 1 hafta geçmesine rağmen okulu bırakmak istediğimi söyledim ama daha yeniyim diye biraz zaman tanımam gerektiğini söyledi herkes, tamam dedim. Ama sanırım burası da benim kalmamı istemiyor da gitmem için elinden geleni yapıyor. Herşeye rağmen en azından 88 gün daha dayanmalıyım. Mutlu muyum? Tabi ki değilim. Hem de hiç olmadığım kadar. Hiç ağlamadığım kadar ağlayarak mutsuzluğun dibine vuracağıma da eminim.

Başka napabilirim ki?

oburiks.

27 Şubat 2011 Pazar

Kinyas ve Kayra



"Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür!"

----------

"Bir kıza aşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. Bir sabah, treni kaçırdım. Aşık olmaktan vazgeçtim."

----------

" 'İnsanlar...' dedim fısıldayarak. 'Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazırları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı...' "

----------



"Ölümü oyun yaptığımda nefes alırken çektiğim hava boğazımı tahriş etmiyordu. Oynayabildiğim bir tek o kalmıştı. Aslında yalan söylüyorum. Bütün dünya vardı karşımda oynayabileceğim. Ama ben ölümü seçiyordum. Çünkü hakkında tek bir fikir bile yürütemediğim ama adını bildiğim aklımdaki tek şeydi. Ve insan yeni oyun arkadaşları arıyor. Tanımadıklarıyla oynamak. Daha heyecanlı. Onu da tanıyayım, bırakırım peşini. Fazla sürmez, ondan da nefret ederim."

----------

"Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. Kendimi bilmeyi bıraktım. Ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum."

----------

"Emin olmamak hiçbir şeyden, tereddüt etmek aynadaki görüntüden, doğal bir uyuşturucu gibi. Muz kabuğu ya da kurbağa sırtı yalamaya benziyor. O kadar tereddüt ediyor ve şüphe ediyorsun ki fazla düşünmekten uyuşuyorsun. Bütün ihtimalleri hayal ediyorsun. Bütün sonuçlarıyla. Birileri buna halüsinasyon diyor. Oysa hayatın kendisi "halüsinojen". Oksijenin kendisi uyuşturucu. Öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor..."

----------

"Yalnızlık moda olsun, renklerini ben seçeyim!"

----------

"-Daha çok erken! İçme!
-Şu an saat bir yerlerde gece yarısını geçti bile!"

----------

"...zihnin cehennemindir. Sonsuza kadar yaşayacak. Senin gibi. Öldüğünde ise, sen orada olmayacaksın ne yazık ki!"

----------

"Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını:
"Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."

----------

"Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. "Kendini karşındakinin yerine koy." Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım ve hayatımın bir parçası boşlukta uçuşan, hayata uzaktan bakan, sadece seyreden bir çift göze dönüştü."

----------

"Dişlerimiz olduğu için ısırıyoruz.
Bu yüzden bu kadar vahşiyiz...
Gözlerimiz olduğu için hayran kalıyoruz.
Bu yüzden bu kadar aşığız..."

----------

"Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu."


P.s: Lütfen bana bu kitap gibi bir kitap önerin. Hiçbir şey okumak gelmiyor çünkü içimden bundan sonra. Eğer benzeri bir şeyler olursa belki okurum.

Asteriks

26 Şubat 2011 Cumartesi

Bir çocuk değişir, Türkiye değişir.


Teyzesinin ördüğü kırmızı şapkalı kızla beraber TEGV'de gönüllü olduk biz. İyi ki de olmuşuz.

Gülen gözlerle bakan, bakabilen çocuklar görmek.
Onların gülebilmelerine katkı sağlamak.
Her hafta abla öpsem bi çok özledim seni demelerini duymak.
Bi şeyler öğrendiklerini, öğretebildiğini fark etmek.
Belki çok yorulmak ama sonunda işe yaradığını anlamak.

Bunlar gönüllülük kısmı. Bi de işin eğlence boyutu var. Mesela gönüllü olabilmek için eğitimler aldık. Bu eğitimler sayesinde yeni insanlar tanıdık ilk tanıyışımız olmasına rağmen 40 yıllık dost gibi kahkahalar attık. Ya da örneğin bugün Eskişehir'de Bölgesel Toplantı vardı. Yeniyiz ama hadi gidelim dedik. Kimseyi tanımasak da o sıcak ortamda olmak bile yetti. Ortak amaçta olan insanlarla bi araya gelmek keyifliydi. Bando eşliğinde şarkı söylemek, konserde sesimiz kısılana kadar bağırmak, ellerimiz kızarana kadar alkışlamak, gözümüzden yaş gelene kadar gülmek.

Kariyerimize de faydası var TEGV'in. Çünkü TEGV'de etkinliklerin sponsorları var. Nokia, YapıKredi, Tofaş vs. CVnizde TEGV Gönüllüsü olduğunuz görülünce şansınız artabiliyor. Yurt dışına çıkmak isterseniz TEGV size yardımcı olabiliyor. Gibi gibi birçok şey var.

Bunlar her alanda gerçekten güzel şeyler bence.

Bunları anlatmak istedim çünkü belki 1 gönüllü daha kazanır TEGV siz bunları okuduktan sonra. Çocuklar bilgiden çok sevgiye açlar. Onları doyurmak hiç zor değil. Çünkü sıcak bi gülümse yetiyor bunun için. Vaktiniz varsa lütfen düşünün derim ben. En azından bi deneyin. 

 oburiks

25 Şubat 2011 Cuma

Ze-hir-li Saar-ma-şık !



Çok eğleneceli bi şarkı bence. Hem eğlenceli hem mutluluk verici. Dinledikçe mutlu oluyorum.

Zehirli sarmaaşııık
Bu kaçık sana aşııık
Aklım çok karmaşıık
Heey!

14896461 kez dinledim ama bıkmadan 14896462. kez de dinliycem eminim. Ha pardon ya. Ben niye paylaşıyorum ki bunu? İnsanlar mutluluklarını kendi kendine yaşamalıydı değil mi? Günümüzde paylaşım pek kalmadı ya hani. İçimizde yaşamalıyız ya bazı şeyleri. Çünkü destekten çok kösteğe rastlıyorum ben sanki. Ama takmıyorum bana ne. Mutluysam mutluyum kusura bakmasın kimse.

Köstekli değil destekli günler dilerim. İyi akşamlaaar.


Not: Yazarken 2 kez daha dinledim. :D

oburiks.

21 Şubat 2011 Pazartesi

nefes bile almadan...
 

20 Şubat 2011 Pazar

1 aylık bi rüyadan uyandım bugün ben. Ara ara kötü rüya olmuştu ama bugün 97 günlük bi kabus başladı. Hayırlı uğurlu olsun. Çabucak bitsin gitsin.

oburiks*

12 Şubat 2011 Cumartesi

Ben buraya bir şeyler yazıp yazıp siliyorum.
Çünkü benden önce yüzlerce kez yazıldı yazacaklarım. Şimdi onları yazsam, çocuğunun çiğnediği sakızı alıp ağzına atan anneler gibi hissedeceğim kendimi.

Asteriks

8 Şubat 2011 Salı

Bu aralar çok şey istiyorum ben.
Meselaaa;

-Hava çok güzelmiş Asteriks söyledi. Bu havada bisiklet sürmek, balık tutmak, uçurtma uçurmak, sahilde sevgilimle amaçsızca dolaşmak, onunla pamuk şeker yermiş gibi yapıp yüzümüze gözümüze bulaştırmak (tabi bunlar için öncelikli ihtiyaç bi adet sevgili) istiyorum.

-Varımın yoğumun her şeyimin bi yerlerinde penguen olsun istiyorum. Yani önüm arkam sağım solum penguen olsun.

-Birden alakasız bi günde biri hediye alsın ve o hediye Neşeli Ayaklar filmi olsun istiyorum.

-Ankaraya dönmeyip hep bu şehirde kalmak istiyorum.

-Hatta okulu bırakmak istiyorum. Okumak saçma bi eylem bence.

-İnsanlar beni yanlış anlamasın istiyorum.

-Armut istiyorum hem de çok istiyorum.

-Ve ve vee ağaç kavununun içi renginde bi elbisem olsun istiyorum.

 (Ağaç Kavunu)

oburiks

7 Şubat 2011 Pazartesi

Bir şeyler yazayım diyorum. Her seferinde beynimin bomboş olduğunu ve bugünlerde düşünmediğimi fark ediyorum. Evet, gerçekten de düşünmüyorum.

Aslında var aklımda bir şeyler. Geçenlerde ilkokuldaki en yakın arkadaşımı buldum. 5 yıldır hiç görüşmüyordum, haber almıyordum. Onu bulduğumdan beri o günlerde yaşıyorum sanki.

Bir gün 4. sınıfta oluyorum. Her sabah okula gitmeden önce sektirmeden saat 10.00'da arıyoruz birbirimizi. Saçımızı nasıl yapacağımızı konuşmak için. Genelde iki kulak yapıyoruz. Saçım sürekli bu şekilde toplanmaktan kalıp haline geliyor.

Bir gün 5. sınıfta oluyorum. Ablası heyecanla sınıfa giriyor. O zamanlarda da annesi hamile. Ben annesinin doğum yaptığını düşünüyorum. Haluk Levent okula gelmiş meğersem. Dumura uğruyorum.

Bir gün 8. sınıftayım. Son günümüz artık. Taşınıyoruz biz, ama ben hala durumun farkında değilim adamakıllı. Gözleri doluyor onun. Son görüşüm de o gün oluyor zaten.

Başka bir arkadaşımla ikisinin babaannesi aynı mahallede otururdu. Bu yüzden aralarında bir bağ vardı sanki. Çünkü ne zaman biri oraya gitse diğerini de çağırırdı. Ben de içten içe kıskanırdım hep. Benim neden orda oturan bir babaannem ya da anneannem yok diye üzülürdüm.

Şimdi onu eklediğimden beri hiç konuşmadık. Yazamıyorum bir türlü. Gitmiyor elim tuşlara. Biliyorum ki konuşursak muhabbetimizin ilerlemeyeceğinden eminim. Beraber büyüdüğümüz yılların bir büyüsü var ve ben onu kaybetmek istemiyorum.

"Eskiyi özlüyor musun?" diye sormuştu birisi geçenlerde. "Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde.



Çok yalancı oldum bugünlerde.

Asteriks

3 Şubat 2011 Perşembe

İlk defa çok korktum ben.
Dizlerim titredi, ellerim tutmadı.
Hayat film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Pişmanlık kapladı içimi.
3 dakika içinde hiç etmediğim duaları ettim.
5 adım öteden bi türlü gelemeyen ambulansa hiç etmediğim küfürleri ettim.
Ölümün yakınından geçmenin korkusunu ve üzüntüsünü taşıdım günlerce.
Gitmedi o sahne gözümün önünden.
Uyuyamadım gecelerce.
Çok korktum ben.
Hiç korkmadığım kadar çok.

oburiks.

1 Şubat 2011 Salı


*"5 haftalık tatilde ne yapılır?" diye düşündüm. Bir şey bulamadım. Bunun üzerine "5 hafta tatil mi olur?" diyerek okula sövmeye başladım.

*Tatilin 3. haftasına girerken bütün gün koltukta uzanıyorum. Artık dümdüz bir götüm var. (Terbiyesiz.)

*Düşen birine gülmeme ihtimalim yok.

*20'li yaşlar bana hep çok büyükmüş gibi geliyor. Hatta 20'nin kendisi bile. Düşünsene tam tamına 20 sene yaşamış olacaksın.

*Küçükken birinin yanında nefesini duyacak şekilde oturuyorsam nefes alış verişimi ona göre ayarlardım. Bu yüzden düzensiz nefes alış verişlerim var bu sıralar demek ki.

*Birinin gözünün içine öldürsen uzun süre bakamam.

*Annem dün sokakta öpüşen gençleri ayıplıyordu. "Ah anne, yurdun önünde neredeyse çocuk yapıp yurdun nüfusunu artıracaklar." diyemedim. Bu cümleyi duysa okuldan alıp beni evde bir fanusun içine koyardı çünkü. Geleceğimi kendi ellerimle mahvedemezdim.

*Mp3'ümde hiç dinlemediğim şarkılar var. Silmiyorum da. Ne diye orada durdukları hakkında hiçbir fikrim yok.

*Eskiden dinlediğim şarkıları dinlerken, yıllar sonra sandıktan çeyizini çıkaran neneler gibi hissediyorum kendimi.

*Murat Menteş'in o güzel kafasından ben de istiyorum.

*Ben yazarken bunu dinledim. Sizin neyiniz eksik?


Asteriks

14 Ocak 2011 Cuma

-Ne bekliyosun ki? Sevgilisinden ayrılıp sana gelmesini falan mı?
-Yoo. Biz sadece arkadaşız.

(Yalan arkadaş bile değiliz ahaha.)

oburiks.


13 Ocak 2011 Perşembe


Gece gece çok güldüm. Arşive dalayım bakalım neler yazmışız dedim. Kah güldüm kah hüzünlendim.
Ama 4 Ağustos 2010'da öyle bişey yazmışım ki saatlerce gülebilirim ben buna. :D

"Hayal kurmaktan vazgeçtim desem de hep hayal kurarken buluyorum kendimi.. Favori hayaller üniversiteye gidince yapılacaklar.. Kiminle aynı şehirde olacaz, nerelere gidecez, dersler zor mu kolay mı falan filan.. Hatta inanmazsınız yılbaşı planlarımız bile hazır.. :D İzmir'e gidecez, Ankara İstanbul zaten bizim, biraz yeni şehirlere açılalım dedik.. :D
Amaa bunları düşünürken şunları hiç düşünmedik;

-Acaba yılbaşında hala görüşüyor olacak mıyız?
-Acaba yılbaşında yeni arkadaşlarımızla birşeyler yapmak istemeyecek miyiz?
-Acaba yılbaşında sevgilimizle başbaşa olmak istemeyecek miyiz? (Ama biz Asteriksle, sevgili bulup arkadaş unutanlara karşıyız, öyle olmamaya kararlıyız.. :D)

..."

Neden mi güldüm, cevap basit. Evet yılbaşında hala görüşüyorduk, yeni arkadaşlarımızla ya da sevgilimizle bir şeyler yapmak istemedik. Ki zaten "sevgili mi o da ne ki" modundayız. Biz yılbaşını yurt odasında geçirdik. Bırakın İzmir'e gitmeyi kampüsten bile çıkmadık. Bırakın kampüsten çıkmayı odada ışıkları kapadık, duygusal şarkılar dinleyip elimizde şaraplarla kederlendik. Durun ben bi daha güleyim hatta gelin beraber gülelim. :D
 
-oburiks-

12 Ocak 2011 Çarşamba

0_o

İyi akşamlar sayın okuyucular. "Oburiks Bi Saçmalama" programına hepiniz hoş geldiniz.
Günün sorusuna hazır mıyız? Eveet dediğinizi duyar gibiyim.

"Oburiks'in odasına girer girmez ne bulursa yemek istemesinin yedikçe yiyesinin gelmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?"


A)Bi kaç gündür doğru düzgün yemiyor olması.
B)Depresyona giriş aşamasında olması.
C)O dengesizdir yaptığı işlerde neden aranmaz.
D)Hepsi.
E)Hiçbiri.

Doğru cavabı 3306'ya gönderen 321. kişi büyük ödülün sahibi olacak. İyi akşamlar.

Oburiks

10 Ocak 2011 Pazartesi


-Mouse'un klik klik sesi sinirlerimi bozuyor.
-Hastayım öksürüyorum kusasım geliyor.
-Yarın sınav var çalışmak istemiyorum.
-Ağız şapırdatma sesi tahammül sınırlarımı zorluyor.
-Şu anda olmak istediğim en son yerdeyim. Odamdayım.
-Açım, susuzum.
-Yüzüm yine soğuktan çatlamaya başladı.
-Çenemin altı kuruluktan kızardı yakında kahverengiye dönüşecek,  yemek yemiş ağzımı yıkamamış gibi olacak.
-Bi dönemin sonuna geldik son haftadayız. Ve ben sanırım bu sona henüz hazır değilim.

 -13 TL ile bi hafta yaşamaya çalışacam başarabileceğime inanıyorum. İnanırsam       olur bence.
-Midemden gelen gurultular da bana hak veriyor olmalı.
-Bugün Asteriks ve Teyzesinin ördüğü kırmızı şapkalı kız'ın yurduna girdim ve 1 saate yakın orda kaldım ve onlarla merdivende oturup sohbet ettik ve mutlu oldum.
-Penguenli çorap aldım hem de aynı çorabın 3 farklı rengini aldım ayağımda penguş görmek beni mutlu ediyor.
-Ne mutlu bana ben de mutlu olabilen bi insanmışım yine mutlu oldum.
-Gurultular senfoni orkestrasını anımsatmaya başladı, kalkıp bişeyler yesem iyi olacak.
 Hoşçakalıın.

oburiks*

9 Ocak 2011 Pazar

7 Ocak 2011 Cuma


ne kimler geldi ne de kimler geçti.
kimse gelmedi.
kimse geçmedi.
ama evet kimse hasretini gidermedi, 
en güzeli senin kadar sevilmedi.
 
ve evet başkası paylaşıyor alın yazını şimdi.
 
oburiks.

2 Ocak 2011 Pazar


...
Sen susarsan ben susarım, sen ağlarsan ben ağlarım.
...

Ben zaten ağlıyorum. Senin ağlamana gerek yok.
Sen kimsin onu da bilmiyorum. Sen aslında var mısın bunu hiç bilmiyorum.
Ama var ol istiyorum, yanımda ol istiyorum.
Ağlamamın sebebi sen değilsin, sen her kimsen aslında değilsin.
Ben sadece ağlamak için yer arıyorum. 
Mutlu görünmek, kahkahalar atmak çok zor geliyor artık.
Perde kapansın, selam verelim ve gidelim.
Başka şehre başka oyunlara.
Bu şehri sevmiyorum ben hala, olmayan seni görebilme umudu bile bu şehri 
sevdiremedi bana. 
Belki seni verdi bana bu şehir ama çok şey aldı benden. 
Affetmem ben bu şehri
sevmem de. 
Hem sevecek neyi var ki zaten.

oburiks

                     
                    Cem Adrian - Sen Ağlarsan