7 Şubat 2011 Pazartesi

Bir şeyler yazayım diyorum. Her seferinde beynimin bomboş olduğunu ve bugünlerde düşünmediğimi fark ediyorum. Evet, gerçekten de düşünmüyorum.

Aslında var aklımda bir şeyler. Geçenlerde ilkokuldaki en yakın arkadaşımı buldum. 5 yıldır hiç görüşmüyordum, haber almıyordum. Onu bulduğumdan beri o günlerde yaşıyorum sanki.

Bir gün 4. sınıfta oluyorum. Her sabah okula gitmeden önce sektirmeden saat 10.00'da arıyoruz birbirimizi. Saçımızı nasıl yapacağımızı konuşmak için. Genelde iki kulak yapıyoruz. Saçım sürekli bu şekilde toplanmaktan kalıp haline geliyor.

Bir gün 5. sınıfta oluyorum. Ablası heyecanla sınıfa giriyor. O zamanlarda da annesi hamile. Ben annesinin doğum yaptığını düşünüyorum. Haluk Levent okula gelmiş meğersem. Dumura uğruyorum.

Bir gün 8. sınıftayım. Son günümüz artık. Taşınıyoruz biz, ama ben hala durumun farkında değilim adamakıllı. Gözleri doluyor onun. Son görüşüm de o gün oluyor zaten.

Başka bir arkadaşımla ikisinin babaannesi aynı mahallede otururdu. Bu yüzden aralarında bir bağ vardı sanki. Çünkü ne zaman biri oraya gitse diğerini de çağırırdı. Ben de içten içe kıskanırdım hep. Benim neden orda oturan bir babaannem ya da anneannem yok diye üzülürdüm.

Şimdi onu eklediğimden beri hiç konuşmadık. Yazamıyorum bir türlü. Gitmiyor elim tuşlara. Biliyorum ki konuşursak muhabbetimizin ilerlemeyeceğinden eminim. Beraber büyüdüğümüz yılların bir büyüsü var ve ben onu kaybetmek istemiyorum.

"Eskiyi özlüyor musun?" diye sormuştu birisi geçenlerde. "Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde.



Çok yalancı oldum bugünlerde.

Asteriks

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazılarını okurken kendimi buluyorum bazen. İçimde biriken onca duygunun patlama noktasına geldiği anları sen anlatıyorsun sanki. Geçmişe özlem başkadır, bir de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyorsak çok daha vahimdir durumumuz. Ben de eskiyi özlüyorum bazen...

Fındıklı kurabiye dedi ki...

Sen var ya sen diye başlayarak sayfalarca şey yazabileceğime inanıyorum.
Isırdığın burnumun ucunda tütüyorsun.

Fareli Köyün Kavalcıları dedi ki...

Dilara, benzer şeyleri yaşadığımızdandır belki de.

Fındıklı kurabiye, o sayfalarca şeyi yazsana. Bu sefer gözünden ısırırım.