8 Haziran 2011 Çarşamba

Bu yazıya bulunduğum şehrin paralel ve meridyenlerini vererek başlasaydım çok havalı olurdum ama bakmaya üşendim. Şunu demeye çalışıyorum, evdeyim. Şu an bir koltukta oturuyorum ve inanın bana bu benim için çok ilginç bir deneyim. Yurtta yatakta yaşamaktan söz ediyorum.

Ankara'dan ayrılmak sevgiliden ayrılmak gibiydi. Ankara tabelasının üstündeki kırmızı çizgiyi görene kadar her yere tek tek bakmaya çalıştım. İl sınırından çıktıktan sonraysa biraz yıldızlarla etkileşim içine girdim. Aylardır yıldız görmüyormuşum. O kadar çoklardı ki. Unutmuşum varlıklarını da sayısızlıklarını da.

Evde her yer valiz dolu. Tatile gidiyor ya da tatilden gelmiş gibiyiz. Halbuki öyle değil, evime tatile geldim ben. Temizlik hastası bir anneniz varsa birkaç gün çıplak dolaşacağınız anlamına gelir. Bütün kıyafetlerimi yıkayacağını büyük bir gururla söyleyerek evin içinde halkı selamlıyordu en son. Halk da ben işte.

Mutluluk bazen aylar önce bozulan mp3'ünü açtığında, kendini çalışmamasına hazırlamışken en sevdiğin şarkının çalmaya başlamasında gizli. Ve benim zıt duygular arasında böylesine depar atmam hiç iyi değil.

Asteriks

Hiç yorum yok: